
“İyi insan” hiç var olmadı belki de. “Kötü insan” sandıklarımız sadece zayıflardı özünde. Ya hep yanılmış, ya hep yanıltılmışsak? Masallarda karşımıza çıkan iyi kalpli prensesler ve kötü kalpli cadılar ya hiç uğramadılarsa bu diyarlara? İyiliği de kötülüğü de aynı bünyede barındıran minik cüceleriz belki de. Gökten düşen her elmada aklımız biraz daha başına gelecek zamanla ve ancak o vakit çıkacağız kerevetine.
Savaş, çok acıtıyor canımızı. Savaş, çok canını yakıyor sevdiklerimizin. İçimizde beslediğimiz nefret, düşmanımızın da birilerinin sevdiği olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Seçilen ve taraflara ayrılan kurbanlar birbirinin canına susamışken, hiçbir muhaberede kazanan olamaz. Birinin yaşam hakkını elinden aldığınız anda, ne tarafta olduğunuzun bir önemi kalmaz. Sebebiniz her ne olursa olsun geçerli bir bahaneniz olamaz. Savaş denen bu korkunç şey, ruhunuz hiç duymadan size annenizi dahi becertebiliyorsa eğer; bunun geçerli bahanesi neresindedir, birileri bana izah etmelidir.
Bir devlet fikir, tavır ve hareketlerini tasvip etmediği vatandaşının yaşam hakkını elinden alabiliyorsa mahkumiyetle veya ölümle; o devlete yaşamım adına güven duyamamak benim kabahatim olmamalıdır. Bu mahkumiyeti veya ölümü coşkuyla karşılayan halk, benim yurttaşım olamamalıdır.