12 Nisan 2011 Salı

ÇOĞUNLUK


Ne içindeyiz çemberin, ne de dışında yer alıyoruz. Tünemişiz tam çizginin üstüne, garantiye almışız kendimizi. Hangi taraf daha emniyetliyse an itibariyle, orada bulacağız kendimizi. Ya da bir rüzgar gelecek ve savuracak bizi estiği yöne.

Neden böyleyiz diye düşünmekten alamıyor insan kendini. Gerçekten bu kadar duyarsız, gerçekten bu kadar şuursuz olma ihtimalimiz var mı? Sokak kenarında titreyen bir kedi yavrusu görünce içi bir fena olan bizler, zaman zaman kayıtsız kalabiliyor muyuz? O kadar oku, gör, geçir; sonra da bu kadar “mal” olabil. İlgilenmeyince olanla bitenle, aslında var olmadıklarını zannedecek kadar deve kuşu beyinli olamayız. Başka bir iş var bu işin içinde.

Mutlaka bir taraf olmak zorunda bırakılmış bir toplumda yetiştik biz. Çok partili sistemin bir türlü oturtulamadığı toplumsal yapıda, yön seçmeye zorlanmış ebeveynlerin evlatları olarak gelmişiz bir kere.

Olmazsa olmazdır bizim memlekette; 4 büyük kulüpten birinin taraftarı olacaksın. Futbol dediğin sadece spor değildir bizim buralarda. Şehirli misin, taşralı mı? Kökenini belli edeceksin. Okulunu, mahalleni temsil edeceksin. Takımın için gerekirse kavga edeceksin, kafa göz dalacaksın. “Erkek” olmanın birinci kuralı, maça gidip küfür etmektir. Anasına, bacısına, eccadına, sülalesine, ne alakaysa ebesine saydıracaksın ki sıkı bir taraftar olacaksın.

Öyle herşeye sesini çıkarmayacaksın. Orduya laf söylemeyeceksin. Her “erkek” gibi elin silah tutacak. Çıkacaksın dağa, savaşacaksın gerekirse. Ne için savaştığına aklını yormasan hayrına olur. Kimse açıklamayacaktır sana bunu. Açıklayamaz çünkü. Sana aslında ortada savaşarak çözüme ulaşılabilecek bir sorun olmadığını hiç kimse izah edemez. Vatan korunmalıdır, kime karşı bilinmez. Birileri vatan hainidir, nedendir bilinmez.

Bir kitabı var senin dininin. Hani şu sana sorulmadan nüfus cüzdanına yazdıkları dininin. Korunuyormuş o, hiç değiştirilememiş diğerleri gibi. Bu farklıymış diğerlerinden. İnanacaksın... Yorumlamayacaksın... Sorgulamayacaksın... Herşey düşünülmüş, sen sadece okuyacaksın. Hatta mümkünse anlamadığın dilde defalarca okuyacaksın. Ezberleyeceksin ki unutmayacaksın.

Bir nutku var liderinin. Evrensel, ileri görüşlü... O herşeyi düşünmüş, o herşeyi dillendirmiş. Ta o zamandan bu zamanları görmüş. Senin, demokrasinin kurallarını tekrardan yazmana gerek yok. Sorgulamakla vakit kaybetme, gerek yok. Ant yazılıp konmuş önüne, marş bestelenmiş işte. Ezberle ki unutma. Her sabah topluca söyle ki, havaya gir. Kendini memleketin için bir şey yapmış hisset.

Seçimler, futbol müsabakası gibi geçer bizim memlekette. Ya birini seçeceksin, ya diğerini. Seçtin mi birini sonuna kadar savunacaksın. O taraf ne derse doğru bileceksin. Öteki tarafı hiç dinlemeyeceksin, muhatap dahi olmayacaksın. Onlar ne derse yanlış, onlar ne yaparsa sakıncalı. Gidip oyunu kullanacaksın. Kendini “sen seçmişsin” gibi hissedeceksin.

Tarafını seçmezsen var olamazsın bu memlekette. Herşeyi sorgularsan “entel” olursun. Öteki tarafın yaptığı bir şeyi takdir edersen “dönek” olursun. Eşitlik, adalet demeye kalma “demode komünist” olursun. Stabil olacaksın, tutarlı olmana gerek yok. Koyun olacaksın işte. “Ak” mısın “Kara” mısın onu belli edeceksin sadece. Yakana taktın mı rozetini, o zaman anlayacaksın kim senden kim değil; kimi kaale alırsın, kimi almazsın baştan sinyalini vereceksin.

Bu sistem sana uymadı mı? Alacaksın eline içkini, yakacaksın sigaranı. Yanında arkadaşların, arkanda fon müziğin... Güleceksin, sohbet edeceksin. Kim kiminle ne halt etmiş, bilmem kim köşesinde bugün ne yazmış, bilmem ne filmi vizyona girmiş mi, eleştirmenler şu albümü beğenmiş mi, bu yıl bilmem ne festivaline hangi grup geliyormuş... Konuşacak mevzu çok, oyalanacak oyuncak bol. Sıkıldın mı, takarsın üç boyutlu gözlüğü gözüne, her şey daha bir yakın gelir sana, daha bir gerçek... İçinde gibi hissedersin kendini. Gözün yorulur azıcık, sene de iki hafta iznin var nasılsa dinlenirsin.

Bazen düşünüyorum da... Bu şekilde hiç olmasak da olur aslında. Biz olmasak da işler yürür. Diyeceksiniz ki; bir şey için mi gelmiştik ki? O da doğru... Çoğunluğu tamamlıyoruz işte, fena mı?